Son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz divertikülit, ağrılı ve tedavi gerektiren, kanaması halinde ise cerrahiye ihtiyaç duyulan bir durum. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Osman Anıl Savaş, doğru beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleriyle yönetilebilen bu hastalık hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Divertikülozis olarak adlandırılan, kalın bağırsaktaki keseciklerin oluşma nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, en büyük etkenin bağırsak içi basınç artışı olduğu düşünülüyor. Genellikle hiçbir belirti vermeyen bu kesecikler; hafif karın kramplarına, şişkinliğe ve gaz ya da dışkılama alışkanlıklarında değişikliklere (kabızlık veya ishal) yol açabiliyor. Ancak kesecikler iltihaplandığında (Divertikülit) tablo ciddileşerek; şiddetli karın ağrısı, ateş, titreme, mide bulantısı, kusma ve iştah kaybı gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Özellikle şiddetli karın ağrısı ve ateş durumunda vakit kaybetmeden bir doktora başvurulması hayati öneme sahip.
Lif yönünden fakir beslenmeye bağlı sürekli kabızlığın oluşması ve hareketsiz yaşam gibi faktörlerin hastalığa davetiye çıkardığını belirten İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Osman Anıl Savaş, aynı zamanda genetik faktörlerin ve yaşa bağlı olarak bağırsak duvarlarının zayıflaması sebebiyle de 60 yaş üstü bireylerde bu durumla sıklıkla karşılaşıldığının altını çiziyor.
Divertikülit Tedavisinde Cerrahi Yöntemler
Divertiküller genellikle başka bir sebeple yapılan taramalarda tesadüfen bulunurken, tanı için kolonoskopi ve bilgisayarlı tomografiden (BT) faydalanılıyor. Tedavi şekli ise hastalığın evresine göre değişmekte. Keseciklerin olduğu sessiz evrede (Divertikülozis), ilaç tedavisine gerek yokken, bu evrede yaşam tarzı değişikliği (bol lifli diyet, su tüketimi) yeterli oluyor. Hafif atakların başladığı evrede istirahat, sıvı ağırlıklı beslenme ve uzman doktorun reçete edeceği antibiyotikler kullanılıyor. Şiddetli ataklarda hastaneye yatış, damardan antibiyotik tedavisi ve bağırsağın dinlendirilmesi gerekebiliyor. Nadiren bağırsak delinmesi, iki defadan fazla tekrarlayan divertikülit atağı, sık tekrarlayan kanama gibi komplikasyonların gelişmesi gibi durumlarda ise cerrahi müdahale gerekebiliyor. Cerrahi yöntemler, hastalıklı (divertiküllü ve iltihaplı) bağırsak bölümünün çıkarılmasına ve kalan sağlıklı uçların birbirine dikilmesine dayanıyor. Ancak bu işlemin nasıl yapılacağı hastanın durumuna göre değişiyor. Cerrahlar, mümkün olan her durumda hastanın daha hızlı iyileşmesini sağlayan kapalı yöntemleri tercih ederken, bazı durumlarda açık cerrahiye de başvurulabiliyor. Karın bölgesine 3-4 adet çok küçük kesi açılarak yapılan laparoskopik cerrahi (kapalı yöntem); daha az ağrı, daha küçük ameliyat izi ve daha kısa hastanede yatış süresiyle hastaların normal hayatlarına daha hızlı dönmelerini sağlıyor.
İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Osman Anıl Savaş, cerrahi süreçte hastaların en büyük korkusunun, bağırsağın karın duvarına ağızlaştırılmasıyla dışkının bir torbaya (stoma) dolması olduğunu söylüyor. Oysa laparoskopik yöntemle gerçekleştirilen ameliyatlarda genellikle torba takılmıyor. Hastalıklı kısım çıkarılarak sağlıklı uçlar birbirine dikilebiliyor. Acil ameliyatlarda ise, eğer karın içi çok iltihaplıysa, dikişlerin tutmama riski yüksek olduğu için, hasta güvenliğini sağlamak amacıyla geçici olarak bağırsağın karın cildine ağızlaştırılması söz konusu olabiliyor. Ancak enfeksiyon temizlenip hasta iyileştikten yaklaşık 3-6 ay sonra ikinci bir küçük ameliyatla bağırsak içeri alınıyor ve torba iptal ediliyor.
