Nöroloji-Beyin, Sinir Sağlığı

Omurilik tümörlerinde mikroskop ve mikrocerrahi yüz güldürüyor

Beynimiz ile organlarımız arasındaki bilgi alışverişini sağlayan omurilik de zaman zaman tümörlerle karşı karşıya kalabiliyor. Ancak omurilik tümörleri, mikrocerrahi ve radyocerrahinin yardımıyla bir tehdit olmaktan çıkıyor.

Beyin ve organlar arasındaki elektriksel bağlantıyı sağlayan bir “sinir demeti” olarak adlandırdığımız omurilik, aynen beyinde olduğu gibi kalın bir zarla (dura) korunuyor. Omurların ortasındaki korunaklı kanal ile (omurilik kanalı) beyinden belimize kadar uzanan omurilikte, bahsettiğimiz elektriksel bağlantı ise karşılıklı olarak yürütülüyor. Şöyle ki, beyinden gelen emirler iç organlara veya kol-bacaklara gönderildiği gibi, vücuttan gelen bilgiler de omurilik vasıtasıyla beyne taşınıyor. İşte bu kadar hayati bir fonksiyonu olan omurilikte meydana gelebilecek sorunlar, en hafif şekliyle bu bilgi ve emir alışverişini kısmi ya da tam olarak engelleyebilecek klinik tablolara yol açabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, bunun anlamını şöyle özetliyor; “Duyusal ya da motor dediğimiz hissetme ve uzuvlarımızı hareket ettirme yeteneğimizi kaybedebilme (felç).” Yazımızın devamında Doç. Dr. Selçuk Göçmen, omurilik tümörlerinin tanı ve tedavisine ilişkin son gelişmeleri paylaşıyor…

Omurilik tümörlerinin çoğu iyi huylu

Omuriliğimizi tehdit eden sorunlardan biri de tümörler. Bunlar tabii başka organlardan omuriliğe sıçrayan tümörler değil; direkt olarak sinir dokusundan, omurilik zarları ya da sinir kılıflarından kaynaklanan primer (kendi) tümörler. Sinir sistemi tümörlerinin yaklaşık yüzde 10-15’ini oluşturuyorlar ve bir kısmı kalıtsal olabiliyor. Kalıtsal nedenler dışında diğer tüm tümörlerde olduğu gibi mutasyonel ajanlara maruz kalmak önemli risk faktörleri. Örneğin; sigara, radyasyon, katkılı gıdalar… Fakat iyi haber, omurilik tümörlerinin büyük bir kısmı iyi huylu ve mikrocerrahi olarak ameliyatla çıkarılabiliyor ya da küçültülebiliyor. Omurilik tümörlerinden bahsederken direkt olarak sinir dokusundan, omurilik zarları ya da sinir kılıflarından kaynaklanan primer (kendi) tümörleri kast ediyoruz, yoksa vücudun diğer bölgelerindeki kanserlerin ya da kötü huylu tümörlerin kan-lenf damarları yoluyla sıçrayarak (metastaz) omurilik bölgesine yayılmış olanları değil.

Omurilik tümörü belirtilerinin hiçbirini hafife almayın!

Hastalar genellikle ağrı şikayetleri, yürüme güçlüğü, ellerini kullanma güçlüğü gibi hafif bulgulardan, kısmi ya da tam felç tablosuna kadar uzanan bir yelpazede önemli bulgularla doktora başvurabiliyor. Bu bulgulardan bazıları, tedavi öncesinde hastanın sağkalım süresini de etkileyebiliyor. Örneğin hastada güç kaybı olup olmaması, hastalığın ilerleme hızı, idrar kaçırma ve tümörün ameliyat sonrası patolojik inceleme ile konulan tanısı bu noktada en önemli faktörler olarak öne çıkıyor. Muayene bulgularından şüphe duyulursa ilk tercih olarak istenen görüntüleme yöntemi MR (manyetik rezonans) olacaktır. Bazen omurga kemiklerini etkileyen tümörler için BT (bilgisayarlı tomografi) de kullanılabiliyor. Tabii teşhis konduktan sonra öngörülen tümör tipine bağlı olarak ek bazı testlere de ihtiyaç duyulabiliyor. 

Mikrocerrahi ile başarı oranları yükseliyor

Omurilik tümörlerinin cerrahi sonuçları gelişen teknoloji ile giderek artıyor. Özellikle mikroskop kullanımı ve mikrocerrahi tekniğindeki gelişmelerle birlikte artık hem tümörün tamamen çıkarılma oranı hem de klinik sonuçların başarısı ciddi oranlarda yükseldi. Son yıllarda uygulamaya giren nöro-monitörizasyon tekniği ile ameliyat sırasında omuriliğin elektrik fonksiyonları da artık rahatlıkla gözlenebiliyor. Böylece ameliyat sırasında oluşabilecek omurilik hasarlarının en alt seviyeye düşürüldüğünü söyleyebiliriz.

Ccerrahi sonrasında neler oluyor? 

Omurilik tümörleri iyi huylu ve tamamı mikrocerrahi yöntemle çıkarıldığında tekrar görülme durumu olmuyor. Ancak kötü huylu olanlar için ek tedaviler almak zorunlu olabiliyor.

Cerrahi sonrasında, hasta, her şey sorunsuz seyrettiği takdirde birkaç günde hastaneden taburcu olabilirken; yaklaşık 4-6 haftada günlük yaşamına dönebiliyor. Tabii ek tedaviler alması gerekmiyorsa. Tümörün patolojik tanısına bağlı olarak ek tedaviler; yani radyoterapi ve kemoterapi uygulanabiliyor. Bunlara özellikle son yıllarda eklenen bir tedavi daha var; radyocerrahi (CyberKnife gibi). Üstelik sonuçları da yüz güldürücü.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir