Psikiyatri – Ruh Sağlığı

Nlp ile sorun çözme teknikleri

Hepimizin kendine özgü düşünce ve davranma biçimleri,eşsiz duyguları, tutumları ve inançları vardır. Dış dünyadan edindiğimiz deneyimler beş duyumuzla birlikte süzgeçten geçirilir ve bu içsel duyular sayesinde hedeflerimizin şekillenmesine yansıtılır.
Anlama yetimiz ile bilincimizin kapsamı içinde olan bütün algılar, beynimize sinirsel pencereler aracılığı ile ulaşır.Dil ise,gerek düşüncelerimizi denetlemede gerekse diğer insanlarla iletişimimizde çok önemli bir rol oynamaktadır. Ve beynimiz, bunların sonucu kişisel tavırlarımızı bir bilgisayar gibi programlayarak bir hayat biçimine dönüştürür.

“Kişisel mükemmelliği yakalama “nın bilimi ve sanatı olarak adlandırılan NLP kavramı temelinde yükselecek olan bu dizi, kendini “hayatın efendisi” olarak yaşama kararını vermiş olanlara, bu amacı gerçekleştirmeyi sağlayacak bir bilim ve teknik sunmaktadır. Kullandığınızda, çok şeyin değişeceğini kendi gözlerinizle göreceksiniz.

İrlandalı romancı Christy BROWN, ancak sol ayağını hareket ettirebilecek şekilde doğuştan felçliydi. Konuşamıyor, yürüyemiyor ve tek başına yemek yiyemiyordu. Ama daha sonra kendi kendine okumayı ve resim yapmayı öğrendi. Bütün bu dez avantajlarına rağmen Edebiyat dünyasının önemli isimlerinden birisi oldu. Ve istediğine ulaşmayı başardı. Cristy BROWN çabalarıyla elde ettiği özgürlüğünü şöyle tanımlıyordu;
Çevremdeki hiçbir şeyi fark etmeden ve bir saat bile ara vermeden nerdeyse soluk almadan yazdım. içimdeki farklı kişiyi hissettim. Artık mutsuz değilim. Kendimi hayal kırıklığına uğramış veya susturulmuş hissetmiyordum. Özgürdüm; düşünebiliyor, yaratabiliyordum… kendimi rahatlamış huzur içinde hissediyor, kendim olabiliyordum… dans etmenin zevkini tadamıyorsam da yaratmanın coşkusunu biliyordum.

Uzm. Kl. Psk. Abdullah TOPAL
Uzm. Kl. Psk. Abdullah TOPAL

İnsanın mükemmellik arzusu aman vermez bir duygudur. Başka bir insanda mükemmelliği görmek-onu ister kıskanalım, ister hayran olalım, hatta isterse tapalım-eşsiz derecede çekiciliği olan bir şeydir. İnsanların başarılı olmalarında en iyi örneklere benzemek için yoğun bir eğilim duyarız. Ne zaman mükemmel bir örnek görsek orada kendimizden de bir şeyler bulur, kendimizde, daha farklı bir şeyin, uğruna çaba harcanacak daha iyi bir şey olduğunu kavramamızı sağlayan daha üst yada derin bir parça olduğunu hissederiz, sahip olmak , yapmak yada olmak istediğimiz şey ne olursa olsun mükemmellik arzusu evrensel görünmektedir. İşin sırrı Cristy BROWN gibi bazı insanlar, aleyhlerindeki bütün koşullara rağmen, aradıkları şeyi bulurken, bazılarının da hayallerine bir türlü ulaşamamalarında yatmaktadır.

Fizyoloji alanında Nobel ödülü sahibi olan Roger SPERRY’nin 1960 yılında yayınladığı çalışması, insan beyninin nasıl çalıştığına ilişkin kayda değer yeni bakış açıları getirdi. Bazı yeni düşünceler üstün tutulmaya başlandı. Örneğin, beynin iki yanının (özellikle beynin üst kısmının yani korteksin) iki zihin gibi ayrı ayrı çalıştığının keşfedilmesi, insan davranışı ve düşüncesinin değerlendirilmesine dair bakış açısını değiştirdi. Aynı şekilde, ömür boyu edinilen ayrıntılı deneyimlerin beynin“Hardisk” inde depolandığını ve bu depoya ulaşılabileceğini ortaya koyan kanıtlar, sezgileri, belleği ve bütün düşünme sürecini kavrayışımızı da değiştirdi. Sonunda tek bir insan beynindeki potansiyel sinir sayısının evrende bulunan toplam atom sayısından daha büyük olduğunun keşfedilmesi hepimizi “bu gri kütle”ye daha fazla şey yapıp yapamayacağımızı sormaya yöneltti Kısacası insan beyni istediğimizi elde etmek için muazzam ve sınırsız bir potansiyel sağlamasına benzer şekilde kendimizi ve başkalarını ve çevremizi bir tanrı gibi anlama gücü sağlıyordu sanki.

BAŞARI FAKTÖRLERİ

İnsan olarak hepimizde,içsel bir hedefe ulaşma güdüsü vardır.Bu hedef toplumu değiştirecek ya da tarihsel etkiler yaratacak nitelikte olmayabilir.Aile yaşamınızla, bahçenizle ya da tek bir hobinizle ve ya ilginizle sınırlı olabilir. Yine de hepimizin, her zaman dile getirmesek, hatta farkında olmasak bile bizi yönlendiren amaçlarımız vardır. Başarılı insanların, nerede olmak istediklerini bildikleri kadar, genellikle bir plan yada strateji izlemiş olduklarını da fark ederiz. Başarılı insanlar, düşünceleri ile içsel ve dışsal kaynaklarını nasıl kullanacaklarını tasarlamış görünürler. Bu kural, başarılı sporcular iş adamları, ana babalar, sanatçılar, müzisyenler ve yaratıcı bir uğraşa sahip tüm insanlar içinde geçerlidir. Bu insanlar aynı zamanda belirli bir enerjiye; yalnızca fiziksel bir güce ve zindeliğe değil, ayrıca, sıradan insanları pes ettiren bütün olumsuzluklara rağmen, yollarına devam etmelerini sağlayan içsel bir enerjiye sahip görünürler.

BAŞARININ DÖRT BASAMAĞI

  1. Ne İstediğini Bilmek
    Başarılı bir insan ne istediğini bilir. Başarılı insanı başkalarından ayıran özellik budur.
  2. Harekete Geçmek
    İstediğiniz şeylere ulaşmanızı sağlayacağını düşündüğünüz şeyleri yapın.
  3. Yaptıklarınızın Sonuçlarını Fark Etmeyi Öğrenmek
    Bu basamak , “duygusal sezgi” olarak adlandırdığımız şeyi gerektirir. Eylemleriniz sizi, ulaşmak istediğiniz son noktaya yaklaştırıyor mu, yaklaştırmıyor mu ? Aynı zamanda doğru yerde olup olmadığınızı gösteren işaretleri, yani olumsuz geri bildirimleri tanıma yetisine de ihtiyacınız olacaktır.
  4. Peşinde Olduğunuz Sonuçları Alıncaya Dek

Davranışlarınızı Değiştirmeye Hazır Olmak
Eğer ilk etapta başaramadıysanız, farklı bir şey deneyin ! Bazen buda yaratıcı düşünceye sahip olmanızı gerektirir.

NLP`NİN ÖN VARSAYIMLARI
Harita, Bölgenin Kendisi Değildir.

Çevremizde olan biteni 5 duyumuzla algılayıp yorumlarız. Gördüklerimize, duyduklarımıza ve hissettiklerimize inanırız. Yaşam deneyimimiz bu temel üzerinde oluşur ve duyularımızla gelen herhangi bir bilgiyi bu deneyime dayanarak süzgeçten geçirir. Benim iyi olarak değerlendirdiğim herhangi bir şeyi, Başkası kötü olarak değerlendirebilir. Benim için yararlı olan bir şey başkası iyin yararlı olmayabilir. Çevremizde olan biteni algılayıp yorumlamamız ve bu yorumun bize özgü olması, kişisel zihin haritamızın çerçevesini oluşturur. Bu kişisel harita bizim gerçekliğimizdir; bizim anlayışımız yada bilincimiz. Ancak sizin haritanız benimkinden farklı olabilir. Hepimiz şeyleri farklı görürüz ve hiçbirimizin haritası gerçekte nesnel değildir.

Başkalarının haritalarının bizimkinden nasıl farklılaştığını anlamak, yalnızca kötü iletişim için boşa harcadığımız güç ve zaman kaybını önlemekle kalmaz, aynı zamanda, başka insanların neye dikkat ettiğini ve amacımıza ulaşmak için onları nasıl etkileyebileceğimizi de öğretir.
Bizim davranışlarımızda bazen başkalarına uygunsuz, hatta garip ve akıl dışı görünebilmekle birlikte, bunlar, kendi zihin haritamız çerçevesinde her zaman “anlamlı olan” şeylerdir. Biz kendi özgün ve sınırlı gerçeklik bakışımız çerçevesinde en iyi olduğunu düşündüğümüz şeyleri yaparız.

Bütün Davranışların Altında Olumlu Bir Niyet Yatar

NLP bize, niyetlerimiz ve davranışlarımız arasında ayrım yapmayı öğretir; ne yapıyoruz ve ne elde etmek istiyoruz ? Yaptığımız her şeyin arkasında olumlu bir niyet yatar. Başkaları ne düşünürse düşünsün biz her zaman, belirli bir amaç çerçevesinde bizim için olumlu ve yararlı olduğuna inandığımız şeyi hedefleriz sigara içmek gibi bir davranışın kökeninde bile daha rahat olma ya da belirli bir toplumsal ortamda benimsenme gibi olumlu bir niyet vardır.

Başka bir örneği ele alalım : Ailesi ile çok az zaman geçiren bir kişi buna gerekçe olarak, onlara daha iyi bir yaşam standardı sunmak veya geleceklerini güvence altına almak için çok fazla çalışması gerektiğini söyleyebilir. Bu adamın davranışı başkalarına yanlış gelebilir, oysa kendi niyeti olumludur. Bazen bilinç düzeyinde niyetimizin farkında olmayabiliriz. Sigara içme örneğinde olduğu gibi, daha karmaşık ve çelişkili güdüler söz konusu olabilir. Ancak üzerinde biraz düşünmek , davranışımızın arkasındaki niyeti ortaya çıkarmaya yetecektir. Bu ilkeyi anlayarak, istemediğiniz davranışlarınızdan kurtulabilirsiniz : ancak “deneyerek” değil tüm gücünüzü kullanarak; olumlu niyetinizi keşfedip bu niyetinizi geliştirecek başka bir yol bularak yapabilirsiniz bunu. Aynı niyetinizi karşılayacak başka bir yol, daha iyi bir yol, genellikle vardır.

Seçme Şansı , Hiç Seçenek Olmamasından Daha İyidir

Seçeneklere sahip olmak daha geniş bir hareket özgürlüğü ve elde etmek istediğiniz şey için daha fazla olanak demektir. NLP`nin büyük bir kısmı kişiye daha fazla seçenek yada fikir sunmakla ilgilidir. Yaratıcı bir şekilde düşündüğümüzde, keşfettiğimiz dahice düşüncelerin çokluğu bizi bile şaşırtır. Bu yaratıcılık herhangi bir zamanda kapımızı çalabilir ; duştayken, araba kullanırken yada gecenin bir yarısı uyandığınızda, kafanızın içinde yeni anlayışlar yeni seçenekler bulabilirsiniz.
NLP bunu şöyle formüle eder; bir seçeneğe sahip olmak hiç seçeneğe sahip olmamak demektir; iki seçeneğe sahip olmak ikilem yaratabilir; üç ve daha fazla seçeneğin olması ise amacımıza ulaşmak için en iyi yolu seçme özgürlüğünü getirir.

İletişiminizin Anlamı Karşınızda Uyandırdığınız Etkidedir.

Eğer kurduğumuz iletişim istenilen etkiyi yaratmıyorsa , genel eğilimimiz bu sonuçtan karşımızdaki insanı sorumlu tutmak yönünde olmaktadır : “Beni dinlemedi bile” “Her şeyi ak ve kara olarak görüyor.” Duygularımızı tutumlarımızı ve inançlarımızı ( Kişisel haritamızı ) ilettiğimiz mesajdan da öte ses tonumuz ve vücut dilimiz ele verir ; bunların hepsi iletişimin bir parçasıdır. Aynı doğrultuda ; yanlış anlaşılmalara ve iletişim sorunlarına yol açabilecek daha birçok unsur bulunduğundan emin olabilirsiniz. Çünkü ; olumsuz geri bildirimlerle öğreneceğimiz şeyler , gelecekteki değerlerimizi oluşturacaktır. Unutmamalıyız ki insanın kendini değiştirmesi başka insanları değiştirmesinden daha kolaydır. Bu nedenle etkili bir iletişimin ölçüsü kullanılan sözcükler yararlanılan araçlar yada teknolojik vasıtalar değil istenilen sonuçlara ulaşılıp ulaşılamadığıdır.

Başarısızlık Yoktur, Yalnızca Sonuçlar Vardır

Eğer işler planladığımız gibi gitmiyorsa genellikle başarısız olduğumuzu düşünürüz. Oysa NLP`nin bakış açısına göre , olaylar iyi yada kötü değildir , her şey bir durumdan ibarettir. Çünkü başarısızlık duygusu ve onun yarattığı kendini küçük görme davranışlarımızı olumsuz yönde etkileyecektir. Başarısızlık kavramı haritanızdan sildiğinizde tüm yeni olasılık kapıları önünüzde açılacaktır. Diğer insanların vazgeçtiği noktada siz devam etmelisiniz.

Şöyle bir Biyografi size tanıdık geliyor mu?

31 Yaşında iş hayatında başarısızlığa uğradı.
32 Yaşında Meclis seçimlerine girdi ve kaybetti.
34 Yaşında iş hayatında tekrar başarısızlığa uğradı.
35 Yaşındayken sevgilisinin ölümünü yaşadı.
36 Yaşında depresyondaydı.
38 Yaşındayken seçimlere girdi ve kaybetti.
43 Yaşında Kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
46 Yaşında Kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
48 Yaşında Kongre seçimlerine girdi ve kaybetti.
55 Yaşında Senatörlük seçimlerine girdi ve kaybetti.
56 Yaşında başkan yardımcısı olma çabaları sonuçsuz kaldı.
58 Yaşında Senatörlük seçimlerini kaybetti.
60 Yaşında ABD başkanı seçildi.
Bu adamın ismi Abraham Lincoln`dur.

ÖĞRENMENİN DAHA İYİ BİR YOLU

Gözlemlerimizden ders çıkarmamız ve eylemlerimizi bunlara dayandırmamızın bu konuda daha iyi bir yol olduğunu göreceksiniz. NLP`nin size kazandırdığı en önemli yararlardan biri yolunuzda ilerlerken genellikle kimsenin öğretmenliğine gerek duymadan etkin biçimde öğrenme yeteneği kazanmanızdır.
Herhangi bir alanda kişisel mükemmelliği yakalamış olan insanlar bu düzeye ulaşana kadar genellikle mükemmelliklerinin farkında olmazlar. Dahası ne yaptıklarını yada nasıl yaptıklarını da açıklayamaya bilirler, çünkü artık becerileri kendileri farkında olmadan işlemektedir.

KARAR VERME ZAMANI

Yaşamınızın yönünü sizin için tam şimdi önemli olan şey belirleyecektir. Şimdi verdiğiniz karar yakın geleceğinizi kurtaracaktır. Şu anda neyseniz bu, geçmişteki bir zamanda verdiğiniz yada vermediğiniz kararların bir sonucudur. Şimdiki kararlarınızda on yıl sonra hangi noktada olacağınızı belirleyecektir. İnsanın mükemmelliği , yaşamın kontrolünü elinde tutmasına bağlıdır. Bu kontrolü eylemlerimizle sağlarız. Eylemlerimizde verdiğimiz kararlarla belirlenir.

Karar vermek, ona bağlanmak demektir. Bir şeyle ilgileniyor durumda olmak ( “ falanca şeyi yapmak veya filanca şeye sahip olmak hoşuma gidecek”) ile belirli bir amaca kendini adamış olmak “(Şunu yapacağım “) arasında dağlar kadar fark vardır. Çoğu insan aslında, gerçekleştirmekten çok hoşlanacağı birçok şey için bir sürü bahane yaratır. Sizi bu insanlardan ayıracak olan şey ne yaptığınızın ve bunu nasıl yapacağınızın bilgisi değil değişmek ve harekete geçmek için sergilediğiniz kararlılıktır. Sigarayı bırakmak istiyorsanız bir daha geri dönemeyeceğiniz bir şekilde karar almalısınız. Yabancı bir dil öğrenmek istiyorsanız bütün ilginizi buna yöneltmek, bu doğrultuda bir karar vermek zorundasınız. Hepimiz karar verme yetkisine sahibizdir. Bu içsel bir yetidir. Ancak bazılarımız bu konuda biraz tembeldir. Gündelik yaşama ilişkin küçük konularda da olsa verdiğimiz her kararla o insandan daha fazlasını yapmalıyız. Bu yoldaki eylemlerimiz er geç sonuç verecektir. Gerçekten karar verirseniz istediğiniz hemen her şeyi yapabilirsiniz. Korkunuz kaynağı genellikle yanlış kararlar almaktır başarılı olanlar “ başarısızlığa” uğramaya her zaman isteklidirler ; Bütün tersliklere rağmen hedeflerini gözden kaçırmamaları gerektiğini bilirler.

HEDEFLERİNİZİ BELİRLEMEK

Başarının ilk basamağı , ne istediğinizi (neye sahip olmak istediğinizi, ne olmak istediğinizi yada neyi elde etmek istediğinizi ) bilmektir. NLP, hedeflerinizi veya isteklerinizi yaratmaz ( gerçekten ne istediğinize siz karar verebilirsiniz) Fakat isteklerinizi belirginleştirmenize yardımcı olur ve onları gerçekleştirebilmenizin yollarını gösterir. “ Başarılı insanlar hedefe yönelik olarak düşündükleri uzun zamandır bilinmektedir. “
Ancak ailemizle sağlığımızla, hobilerimiz, spor faaliyetlerimiz veya boş zamanlarımızla ilgili birtakım hedeflerimiz olabilir ki hedeflerini kısa , orta ve uzun vadeli olmak üzere ayırırlar bir sorunu çözmeleri gerektiğinde de buna benzer bir mantıksal yol izlerler. Bir hedefi gerçekleştirmeden önce onu rahatlıkla gözlerinin önünde canlandırabilirler.
NLP, daha çok , önümüze net hedefler koyup bunları elde etmek için gereken en iyi olanakları yaratmak amacıyla beynin iki yanını da harekete geçirmeyi hedefler. Beynin tümünü kullanmak size o kadar eşsiz ve müthiş bir kaynak sağlar ki böylece düşlerinizi sağ duyunuzla birleştirebilir ve gerçekten istediğiniz şeylere ulaşabilirsiniz.

HAZIR MISINIZ? ÖYLEYSE BİR LİSTE YAPIN

Her şeyden önce istekleriniz, arzularınız, hedefleriniz, dilekleriniz, varacağınız noktalar ( onları nasıl adlandırmak istiyorsanız ) , bunların bir listesini çıkarın bu aşamada “…Hayal ediyorum “ “… olsa rahatsız olmam””keşke “”kategorisindekiler dahil olmak üzere hedeflediğiniz her şeyin listede yer almasında bir sakınca yoktur. Nasıl olsa bunların çoğu daha sonraki aşamalarda elenecektir. Yaptığınız bu egzersiz önemli olmakla birlikte, bu hedeflerden sadece bir veya birkaçı gerçekleşecektir. Çıkaracağınız listenin amacı , başarma şansınızın yüksek olduğu , gerçek, motive edici hedefler belirlemektir. Eğer dilerseniz , onları belirli hedefler ve dilekler, kısa , orta ve uzun vadeli istekler şeklinde kategorilere ayırabilirsiniz en son kategoride temel yaşam hedefleriniz bulunurken ilk kategoride bir sonraki hafta , belki de ayın sonuna kadar yapacağınız şeyler olur. Hedeflerinizi belirlerken kendinize şu soruları sorun.

  1. Hedefleriniz Spesifik mi ?
  2. Hedefleriniz Kişisel Denetiminizde mi ?
  3. Hedeflerinize Ulaşmayı Sağlayacak Olanaklara Sahip misiniz. ?
  4. Hedeflerinize Ulaştığınızı Nasıl Bileceksiniz ?
  5. Hedefleriniz Olumlu Bir Şekilde Tanımlanıyor mu ?
  6. Hedefleriniz Doğru Düzey demi ?
  7. Hedefiniz Başka Neleri Etkileyebilir ?

HEDEFLERİ DOĞRU SIRALAMAK

Şu anda dinlemekte olduğunuz bölüm bir kişi olarak hedeflerinize nasıl ulaşacağınızla, yani belirli hedeflerin içeriğinden ziyade, izleyeceğiniz modelle ilgilidir. Öğreneceğiniz yaklaşım uzun vadeli hedefler temelinde ya da tüm yaşamınızı göz önüne alarak kendi bireyselliğiniz öncelikleriniz ve değerlerinize göre bir hedef listesi oluşturabilmenizi amaçlar.

Yapmak mı , Sahip Olmak mı ?

İşe daha önceden yaptığınız ve şu andaki hedeflerinizden oluşan bir listeyle başlayın. Bu listeye daha sonra üzerinde çok fazla düşünmeden altı yada yedi isteğinizi daha ekleyin her isteğinizi kendi sözcüklerinizle tanımlayarak bir kağıda not edin. Şimdi, tek tek her istediğiniz ve hedeflerinizle ilgili olarak kendinize şu soruları sorun : “ bu hedef bir şeyi – seyahat etmek, bir beceri kazanmak için kursa gitmek, yeni bir spor dalına veya başlamak gibi – yapmakla mı ilgili ? “ yada “ herhangi bir şeye – bir eve , arabaya , terfiye, sertifikaya veya ödüle – sahip olmakla elde etmekle mi ilgili ?” Yazdığınız hedeflere bu farklı vurgunun sonucunu da ekleyin. Yazarken kullandığınız sözcükler , hedefinizin yapılacaklar kategorisine mi , yoksa sahip olunacaklar / elde edilecekler kategorisine mi gireceğini gösterecektir. Listenizdeki her hedefi, bu iki kategoriden hangisine girdiğine bakarak işaretleyin.
Şimdi biraz daha ilerleyebiliriz istediğiniz bir şeyi yapmaktan çok yeni bir şeyi –akademik bir konu, İşiniz, bir hobiniz veya özel olarak ilgilendiğiniz bir konu – bilmekle mi ya da ilişkide olduğunuz başka İnsanlarla – aileniz, arkadaşlarınız veya meslektaşlarınız-yakın olmakla mı ilgili ? Bu kategorilere uyan hedefleri de listenizde işaretleyin.Son olarak, istediğiniz şeyin ‘olmak ‘la –kendi kendinizin patronu olmak, daha ince, daha zarif biri olmak, mali açıdan daha güvenli bir konumda olmak, kendinden daha hoşnut olmak-ilgili olup olmadığına bakın. Bu son kategori, fiziksel, zihinsel ya da ruhsal nitelikte, ulaşmak istediğiniz bir durum ya da içinde olmak istediğiniz ‘yerle ilgilidir. Artık bütün hedeflerinizi şu beş kategori altında toplaya bilirsiniz: elde etmek, yakın olmak, olmak.

Yaşamın içeriği :

Bu beş kategori NLP’de ‘yaşam içeriği’ ve sizin kişisel uyumunuz olarak tanımlanır ve her kategorinin düzeni de ‘yaşam içeriği döngünüzü’ gösterir. Şimdi aynı soruları,sırayla listedeki diğer hedefleriniz için sorun.Bütün ‘Ya sonra ?’ sorularını tükettiğinizi düşündüğünüzde geriye dönüp son soruyu sormayı unutmayın. Ortaya çıkacak şey, kendini tekrar eden bir modeldir. Yani, aynı yaşam içeriği alanları aynı sıradadır. Bu, yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi, üç, dört, hatta beş kategoriyi kapsaya bilir. Sizin sıralamanız örnektekinden farklı olursa buna şaşırmayın. Bu insanlar bilmekle fazla ilgilenmez. Onlar için yapmak daha önce gelir.Bir ülke veya yeni bir hobi hakkında bilgi edinmek, onlar için, önce bu hobiyle uğraşmaktan veya bu ülkeyi ziyaret etmekten geçer. Önce yaparlar sonra bilirler. Bu yüzden, sıra, bilmekten sonra yapmanın gelmesi biçiminde değişebilir. Yine benzer biçimde bazıları bir şeyi yapmak için diğerleriyle olan ilişkilerini feda ederken, başkaları ise yakın olma hedeflerine ulaşmak için doğal olarak bir şeyler yaparlar. Genellikle olmak döngünün sonundaki kategoridir ve en derinlerdeki isteklerimiz, olmak aşamasına ulaşmak için koyduğumuz daha maddi hedeflerle değil, mutluluk ve kimlik arayışlarımızla ilintilidir.Ancak hepimiz birbirimizden farklıyız ve olmak aşaması bazen ortaya bile çıkmaz. Tekrarlayan yaşam içeriği döngünüzü tanımladığınızda, her halde daha tanıdık ve daha doğru duygulara sahip olabilirsiniz.Bu, sizin yaşama karşı yaklaşımınızı, isteklerinize nasıl ulaştığınızı ve kendinize özgü değerleri nasıl ifade ettiğinizi gösterir. Başka insanların doğal olarak farklı modeller izlemesi farklı insanlar için şaşırtıcı olabilir.

KENDİNİZİ TANIMAK

Bu yaşam içeriği egzersizini yaptığınızda, kendiniz hakkında çok şey öğreneceksiniz.Hedefleri-nizi teker teker değil, zihninizde bütünsel bir paket halinde netleştire bileceksiniz.

HAREKETE GEÇMEK

Şimdi harekete geçin. Düşüncelerinizi gerçekleştirmeye başlayın. Kendinize şu soruyu sorun: ‘Hedefime ulaşabilmek için şu anda ne yapmalıyım ?’ İlk ve en önemli aşamayı yerine getirin ( kursa kayıt olun, telefon konuşmanızı yapın ya da gereken dergi veya kitabı alın). İlk adım, başarmak için çıkacağınız yolculuğa başlamanızı, kendi önünüze koyduğunuz her hedefe bağlı kalmanızı sağlayacaktır.

KENDİNİZİNASIL HİSSETTİĞİNİZİ BİLMEK

Yaptığımız, başardığımız şeyler, büyük oranda kendimizi nasıl hissettiğimize bağlıdır. En önemsiz olaylar elimizi kolumuzu bağlayabilir;motivasyonumuzu, konsantrasyonumuzu ve üretkenliğimizi etkileye bilir. Hiç bir şey başaramadığınızı düşündüğünüz ve bunun nedeninin sadece öyle bir ruh halinde bulunmanız olduğu günler vardır.Oysa becerileriniz bir gecede azalmamıştır ve davranışlarınız da dışsal olarak bu değişimi haklı gösterecek hiçbir belirti yoktur. Bir çoğumuz kendimizi kötü hissetmenin bir çok yolunu biliriz de, iyi hissetmek için elimizden bir şey gelmez. Ancak kendinizi nasıl hissedeceğinizi seçmeyi öğrenebilirsiniz. Nitekim NLP, size büyük ölçüde bunu sunacaktır.

DUYGULARINIZ SİZİ NASIL ETKİLER

Genellikle olaylara duyugusal, irrasyonel bir şekilde tepki gösteririz.Aynı iş yerinde çalışan, ikiside işinin ustası olan iki işçi düşünün.İki işçi, patronun beş dakika içinde yaptıkları işi gözden geçirmek üzere yanlarına geleceğini duyarlar. Patronun ziyaretinin arkasındaki ‘gizli gündemi merak ederken, George açıkça korkar beklide utanacağını azarlanacağını veya daha alt bir mevkie indireceğini düşünür. Arkadaşı yanından geçerken, işini kaybederse ailesinin ve arkadaşlarının nasıl tepki göstereceğini, yeni bir iş bulmanın zorluklarını aklına getirip paniğe kapılır. Maaş yok ! Tehlike ! Dehşet ! Masanın etrafında kağıtlar uçuşur ve herhangi bir iş dosyasının niye uzakta olduğunu açıklamak için saçma sapan bahaneler bulmaya çalışırken, bütün dosyalar çevresine yığılır. Bu arada George’un iş arkadaşı Bill, patronun işlerini denetlemek için yapacağı ziyareti duyduğunda, onun ilgisini memnuniyetle karşılar. Patronu etkileme, bir kaç soru sorma ve beklide ücret artışıyla ilgili konuşma fırsatı bulabileceğine sevinir. Patronun gelmesini dört gözle beklerken, gittikçe artan bir heyecan ve haz duygusu yaşar.

Peki bütün bu olup bitenler nedir.? Dıştan gelen aynı duygusal uyarıcı,iki işçi tarafından çok farklı bir şekilde yorumlanmıştır. İkiside kendi düşüncelerini belirli bir süzgeçten geçirip, beyne farklı mesajlar iletmekte ve durumu farklı bir şekilde algılamaktadır. Bir süzgeçten geçirilmiş olan bu yorumlar davranışların ve kuşkusuz iki işçinin farklı değerlendirmesinin fiili sonuçlarını kötü biçimde değiştiren durumları yaratmaktadır.

Beyni bu umutsuz düşünceleri yarattığında,George tam olarak nasıl bir durumdadır.? Bedenin en büyük bezi olan beyin,bütün diğer organlar, sistemler, doku ve sinirler üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. George’un korkusu, beynin bir çok başka fonksiyonunu kontrol eden hipotalamaus-büyük ‘pilot’-tarafından algılanmıştır. Hipotalamaus, bunun üzerine hemen adrenalin algılayarak onun kan dolaşımına geçmesine neden olmuştur. Patronun ziyaretlerini duyar duymaz, zavallı George’un beden kimyası,bünyesinde dolaşmaya başlayan kuvvetli kimyasal maddelerle alt üst olmuştur. Bronşları daha derin nefes almak üzere açılmış, kalp atışları hızlanmış, tansiyonu yükselmiştir. Kanına karışan şeker,ek bir enerji yaratmıştır. Sindirim sistemi iflas etmiştir. Deri altındaki kan damarları kasılmış ve bu şekilde kan akışı yavaşlamıştır (Aynı zamanda yüzüde sararmıştır). Gözleri daha iyi görebilmek için iyice açılırken, kasların içindeki kan damarları, kaslara daha fazla kan gelmesini sağlamak için genişlemiş, sonuçta kasların kendisi kasılmıştır (Böylece gerginlikte artmıştır).

ZİHNİNİZİN KONTROLÜNÜ ELE ALMAK

Gördüğümüz, işittiğimiz ve hissettiğimiz şeyler hakkında düşündüğünüzde, aynı içsel duyuları kullanırız. Bill ve George’un yaşadıkları şey, görsel, işitsel ve dokunsal duyular biçimindeki içsel temsillerdi. Bunlara temsil sistemleri veya modalitiler diyoruz. Bu sıralamada daha çok üç ana duyumuza-görme, işitme ve hissetme, yer vermekle birlikte, tat ve doku alma dahil olmak üzere beş duyumuzun da iç bir temsili vardır. Her işçinin zihninden geçen resimler sesler ve duyguların çok farklı olması kesinlikle şaşırtıcı değildir. Nitekim, onların farklı zihinsel durumlarını yaratanda bu farklılıktır.

KENDİ DÜŞÜNME TERCİHİNİZİ SAPTAMAK

Görsel, işitsel ve dokunsal biçimde düşünmenizi gerektiren aşağıdaki egzersizi uygulayarak, kendi tercihinizi kolaylıkla kontrol edebilirsiniz. Canlandırdığınız yada hayal ettiğiniz her madde için, kendinize 1’den 9’ a kadar puan verin. İstenen şeyi kafanızda kolaylıkla canlandırabiliyorsanız, en yüksek puan olan 9’u verin. Herhangi bir şeyin temsilini kafanızda yaratmakta zorlanıyorsanız, en düşük puan olan 1’i verin. Hiç bir madde için çok fazla zaman harcamayın. Eğer bir madde için çok fazla zaman harcamanız gerekiyorsa, bu, o maddeye düşük puan vermeniz gerektiği anlamına gelir. Aşağıda üç temel temsil sistemiyle ilgili altı örnek bulacaksınız.

Görsel

1.Arkadaşlarınız ya da yakınlarınız içinde en uzun saçlı olan kimdir?
2.Okuldaki öğretmenlerinizden birinin yüzünü hatırlayın.
3.Bir kapının üzerindeki çizgileri hayal edin.
4.Yaşadığınız ya da çalıştığınız yerin giriş çıkış kapısının rengine bakın.
5.Televizyonda seyretmekten en çok zevk aldığınız kişiyi, başında bir şapkayla düşünün.
6.Evinizdeki an kalın kitabı gözünüzün önüne getirin.

İşitsel

1.Sevdiğiniz bir melodiyi dinleyin.
2.Uzaklarda çalan bir çana kulak verin.
3.En kısık sesli arkadaşınız hangisidir?
4.Soğuk bir kış sabahında çalıştırılmak istenen bir arabanın sesini duyun.
5.Bir çocukluk arkadaşınızın sesini hayal edin.
6.Kendi sesinizin su altındaki yankısını dinleyin.

Dokunsal

1.Sol elinizin çok soğuk bir suda olduğunu hissedin.
2.İki elinizle düz, camdan bir kağıt tutacağı tutun.
3.Bir kediyi yada köpeği okşayın.
4.Ayağınıza bir çift ıslak çorap giyin.
5.Bir buçuk metre yüksekliğinde bir duvarın üzerinden atladığınızı hayal edin.
6.Yokuş aşağı bir tekerlek yuvarlayın.
Şimdi her temsil sisteminin toplam puanını çıkarın ve ortalamalarını bulmak için hepsini ayrı ayrı altıya bölün. Kendinizi tanıyın.

BAŞKA İNSANLARIN DÜŞÜNME TERCİHLERİNİ TANIMLAMAK

Başkalarının tercihlerinizde kolaylıkla belirleyebilirsiniz.Neler düşündüğünüzü öğrenmelerine fırsat tanımadan konuşma sırasında kullandıkları, görmek, işitmek yada hissetmekle ilgili tercihlerine ipucu olabilecek tüm sözcük ve işaretleri zihninize kaydedin.İnsanlar bu tür sözcük ve deyimleri, yani yargıları o kadar sıklıkla kullanırlar ki , biz genellikle farkında bile olmayız. Bu ifadelerin bazıları, ancak o kişinin belirli bir tercihini ortaya koyduğunu fark ettiğimizde bir anlam taşır. Bir insanın,’söylediğin şeyi anlıyorum’ sözü, o insanın söylenenleri içsel imajları, yani görüntüleriyle yorumladığını fark etmemize dek, ‘ne söylediğini işitiyorum,’ sözüyle aynı anlam yükünü taşımaz. O insanın anlamı olan şeyleri düşünmesinin nedeni budur. 20 dakikalık bir konuşmada buna benzer bir çok ipucu görünür.

Sözcükler

*Görsel: Resim, parlaklık, renk, görüntü, siyah, akış, göz, sahne, canlı, görselleştirmek, hayal etmek, açığa çıkarmak, yansıtmak, açıklık kazandırmak, iç görü, perspektif, fark etmek, görmek, karanlık, belirsiz, odak noktası, ışıltı.
*İşitsel: Görüntülü, çınlamak, net, tartışmak, anlatmak, sessiz, söylemek, işitmek, belirtmek, işaret etmek, tıklamak, söylenti, armoni, sağır, ton, dilsiz, sakin, ritim, dalga boyu.
*Dokunsal:Dokunmak, itmek, katı, kazımak, ağır, kaba, yumuşak, temas, kımıldatmak, baskı, ele almak, dürtmek, kavramak, ağırlık, sürtmek, yapışkan, sıcak, soğuk, tutmak, sağlam, elle tutulur.
*Koklamaya İlişkin: Bayat başkasının işine burnunu sokan, taze kokuşmuş, balık kokusu
*Tat Almaya İlişkin : Tatlı, ekşi, acı, lezzet, tat almak, çiğnemek, yutmak, ısırmak
*Nötr ( Duyusal Temelli Olmayanlar) : Anlam, düşünmek, bilmek, fark etmek, anlamak, açıklamak, karar vermek, öğrenmek, değiştirmek, algılamak, hatırlamak, düzenlemek.

Deyimler

*Görsel : “Demek istediğini gözümde canlandırıyorum” “kör nokta” “…görünüyor ki” “buna tekrar bakacaksın” “göster bana göz göze” “zihin gözü” “bir içim su” “yakından bakmak” “ net olmayan fikir” “ışık saçmak”
*İşitsel : “ konuşur gibi”, “ sağır edeceksin” , “eteği zil çalmak” , “sözcüğü sözcüğüne” , “dilini tutmak” , “ bağırarak açıklamak” , “aynı dalga boyunda olmak” , “eşi benzeri duyulmamış” , “ akort tutturmak” , “ruhunu duymak”.
*Dokunsal : “yüreğine dokunmak” , “soğuk kanlı olmak” , “sıcak kalpli insan” , “bir düşünceyi kavramak” , “ sıcak tartışma” , “yumuşak zemin” , “iliklerine kadar hissetmek” , “bamteline dokunmak” , “ altını kazımak”.
*Koku ve tat almaya ilişkin : “ Leş gibi kokmak” , “yenilir yutulur olmamak” , “çiçek gibi olmak” , “ekşi ekşi kokmak” , “ağzının tadını bilmek” , “ağzına layık olmak”.
Bunlar başkalarının kullandığı temsil sistemlerini ele veren ipuçlarından bazılarıdır. Eğer bu kategorilerden biri size yakın geliyorsa ve kendinizi bu sözcükleri kullanırken hayal edebiliyorsanız bu hangi temsil sistemini tercih ettiğinizin göstergesi olabilir.

Vücut Dilinin İpuçları
Göz Hareketlerindeki İpuçları

NLP ile yeni tanışan insanların en çok büyüleyen başka bir ipucu da , düşünürken gözlerimizi hareket ettirme biçimimizdir. Eğer sizden hatırlayabildiğiniz kadar geçmişe gidip okul çağınızdaki bir öğretmeninizin yüzünü gözünüzün önünde canlandırmanızı istersem muhtemelen hafifçe yukarıya ve sola doğru bakarsınız. Eğer onun sesini yada diyelim bir çan sesini veya dersi bitiren zilin sesini hatırlamanızı istersem gözlerinizi yine sola ancak bu sefer yukarıya değil aşağıya doğru hareket ettirmeniz muhtemeldir. Öte yandan okul sıranızın yüzeyinin elinizde bıraktığı duyguyu okul tuvaletinde elinizi yıkamakta kullandığınız sabunun duygusunu yada herhangi bir geçmiş dokunsal deneyiminizi hatırlamanızı istersem beklide farkında olmadan aşağıya ve sağa doğru bakarsınız. Bir sonraki sayfadaki diyagram karşınızdaki insanın göz hareketlerini neye benzediğini gösterir örnekler dir. Solak insanlar için bunların tersi yönünde olabilir.

Bütün bunlar düşünürken beyninizin farklı bölümlerine ulaşmakla ilintilidir. Nöroloji literatüründe bu olay çok iyi araştırılmıştır ve ( lateral göz hareketleri ) olarak anılmaktadır. NLP bunları göz erişim ipuçları denir. Biraz önce sözünü ettiğimiz vücut dili ipuçları ve göstergeleri ile birlikte bunlarda kullanılan düşünme duygusunu belirlememize yardımcı olabilir.

KENDİNİZİ NASIL HİSSEDECEĞİNİZİ SEÇMEK

İçinde olmak istediğiniz zihinsel durumu kendiniz seçebilirsiniz. Beyniniz açısından baktığımızda düşündüğünüz şey sizin gerçekliğiniz haline gelmiştir. Aynı temsil sistemleri kullanılmış, aynı nörolojik bağlantılar kurulmuş ve aynı fizyolojik sorunlar alınmıştır. Bir ödül kazandığınızı düşünün, ancak rüyanızda görebileceğiniz birine sarıldığınızı yada çok istediğiniz bir şeyi gerçekleştirdiğinizi hayal edin ve bunlar olup biterken neler hissettiğinizi anlamaya çalışın. İnsan beyni dış dünyadan gelen gerçek duyusal uyarılar ile net içsel temsillerimizi ayırmaz ; ikisi de kaydedilir ve ikiside aynı yolla etki yapar. Bu yüzden çok canlı bir rüyadan uyandığınızda ilk birkaç saniye için rüyanın mı yoksa içinde yattığınız odanın mı gerçek olduğunu ayırt edemezsiniz. Aynı şey kurduğumuz düşler içinde geçerlidir. O an fiziksel olarak bulunduğunuz yer sıkıcı sınıf değil hayalinizde düşlediğiniz yerdir.
Şimdi başka bir şeyi deneyin. Kolaylıkla hatırlayabileceğiniz bir anınızı , geçmişten gelen bir diğer deneyiminizi düşünün durumun net bir görüntüsü kafanızda oluşana dek bekleyin bunu yapmak için rahat bir pozisyonda olmanız gerekir. Şimdi, görüntüyü kafanızda daha büyük ve parlak bir hale getirip iyice netleştirin eğer kendinizi resmin içinde görebiliyorsanız. Her şeyi kendi gözlerinizle görüyormuşçasına kendinizi resmin içine yerleştirin. Şimdi de sesleri kafanızda daha yüksek bir perdede ne daha net hale getirip, işitmekten hoşlandığınız herhangi bir sesi duyun bütün deneyiminizi üç boyutlu ve yaşamdan daha ayrıntılı hale getirin uzaktaki herhangi bir şeyi yaklaştırın daha sonra, kendinizi nasıl hissettiğinizi kontrol edin eğer yakınınızda biri varsa fizyolojik değişimlerinizi gözlemleyebilecektir. Beklide kendinizi , anılarınızı hatırladığınız herhangi bir zamandan daha iyi hissedeceksiniz. Zevkli güç kazandırıcı deneyimler genellikle net ve parlak bir biçimde temsil edilir ve özellikle kendi gözlerinizle görüyormuşsunuz gibi aynı hazlar yaşanır.

Bu son ayrım çok önemlidir. Kendinizi belirli bir durumda canlandırırken iki farklı durum söz konusudur: kendinizi ya kendi gözünüzle ya da başka birinin bakabileceği gibi görürsünüz. Bu iki farklı görme biçiminden ilki “ ilgili “ diğeri “ilgisiz” diye adlandırılır. Gerçek yaşamda dünyaya bakışınız elbette her zaman için ilgilidir.

İNANABİLİYOR MUSUNUZ?

Karşılaştığımız olaylar, durumlar ve insanlar, farklı bir biçimlerde tepki vermemize neden olduğu için, duygularımız gün boyunca sık sık değişir. Tek bir tesadüfi yolu ya da küçük bir olay bile kendimizi kötü hissetmemize neden olabilir. Ruh halimizdeki değişiklikler genellikle kısa sürelidir. Değişik bir insanla karşılaşmamız, saatimize bir göz atarken, diyelim bir yere yetişmek için yalnız on dakika kaldığını görmemiz yada sevdiğimiz bir TV programını izlemeye dalmamız bizi yeniden iyi bir duruma getirebilir. Ancak aynı hızla, eski, kötü halimize dönmemiz de mümkün olabilir. Davranışlarımız ve durumumuzdaki bu tür gelgitlerin düşünme biçimimiz sonucu olduğunu, ne düşüneceğimize kendimizin karar verebileceğini (gerçekten istemiyorsak, hiç kimse bizi mutsuz edemez) anladığımızda, kendimize seçenekler yaratmaya başlayabiliriz. İstediğimiz sonuçlara ulaşmamız ı ve kendimizi olmak istediğimiz gibi hissetmemizi sağlayacak şekilde, bizi en güçlü kılan durumun ne olduğuna karar verebiliriz. Hissettiğimiz şeyleri hangi düzeyde kontrol edebileceğimiz, bir ölçüde yeteneğe ve uygulamaya bağlıdır. Ruhsal durumunuz artık, her hareketinizi size dayatan, başı-nızda duran otokrat bir efendi olmayacaktır.

KENDİNİZE İLİŞKİN İNANÇLARINIZ

Hepimizin, düşüncelerimizin derinliklerinde, kendi inançlarımız ve değerlerimiz vardır. İnançlarınız kendi dışınızdan ve içinizden gelen iletişimleri sürekli olarak bir süzgeçten geçirir. İnançlarınız, duygularınızla birlikte davranışlarınızın her aşamasını yönetir ancak daha derin ve tutarlı bir düzeyde.
İnançlarınızla arzu ettiğiniz sonuçlar uyuşmadıkça gerçek anlamda hiç bir şeyi başaramazsınız. İçinde olduğunuz durumu ve inançlarınızı yansıtan bir şekilde, düşündüğünüz şeyi yaparsınız. Virgilius’un dediği gibi : ‘Yapa bilirler çünkü yapa bileceklerine inanıyorum.’

İnançlar Nereden Gelir :

Bu inançlar nereden gelmektedir ? Kişiliğimizin şekillendiği yaşlarda hepimiz farklı ortamlarda bulunduk. Bu önemli bir faktördür. Eğer çok fazla şey başarabileceğimiz konusunda cesaret verilen bir ortamda büyümüşsek, herhalde bu da inanç sistemimizin bir parçası haline geçmiş ve bu günkü bizi oluşturmuştur. Çocukluğumuzda hepimizin taklit ettiği bir takım modeller vardır. Kendinizi başka birisi olarak canlandırabiliyorsanız, o insan gibi olabileceğinize inanmaya başlarsınız. Binlerce başarılı işadamı, sporcu ve oyuncu, başarılarında geçmişte örnek aldıkları insanların izini taşırlar. Kısıtlı bir çocukluk ortamında bile, okuldaki tek bir öğretmen, bir yakınınız ya da akıl hocamız, böyle bir etki yaratıp kendimize ilişkin inançlarımızı yönlendirmiş olabilir. Burada asıl zorluk günlük geçim kavgasını sürdürmekten ibaret değildir. Bir çok insan, nasıl bir ortamda bulunursa bulunsun, koşullarla başa çıkmayı öğrenir. İnsanın en büyük acısı, bir geleceği olduğuna inanmamasından, bir şeylerin daha iyiye gidebileceğini hayal edememesinden kaynaklanır. Bu çevrenin neler yapa bileceğini gösterir.

Dr.Benjamin Bloom’un Chicago üniversitesinde başarılı genç sporcular, müzisyenler ve öğrencilerle yaptığı bir çalışmada, bu genç insanların bir çoğunun bir takım belirgin yetenekler ya da gözle görünür içsel becerileri olmadan yola çıktıkları gibi şaşırtıcı bir sonuç elde edilmişti. Bu gençlerin çoğu özenli bir çocukluk devresi geçirmişlerdi. Kendilerine inanmaları, iyi bir yetenekleri olmasından daha önce geliyordu. Gizli bir yetenekleri varsa, ortamlarındaki her hangi bir şey sayesinde, potansiyellerini açığa çıkaran bir inanç sistemine kavuşmuşlardı. Nitekim, NLP de işte tam bu süreci saptamaktadır. Bizim içsel potansiyelimiz, genetik yapımızın etkisi ne olursa olsun, az ya da çok sınırsızdır. Ve bu potansiyel, düşünme biçimimizle açığa çıkarılabilir.

Koşullar da inançlarınızı az ya da çok etkileyecektir. Yaşamınızdaki bazı olayları asla unutamazsınız. Aynı ortamı paylaşmış olsanız bile, başka insanın deneyimi sizinkinden farklı olacaktır. Okuldaki farklı bir öğretmen, herhangi bir konuda ömür boyu sürecek bir ilginizin başlangıcı ve belki de başarılı bir kariyerin belirleyicisi olabilir. Böyle önemli koşullar ürkütücü bir şekilde rastlantısaldır. Deyiş yerindeyse, şansın insafına kalmış gibiyizdir.
Ne şans ki, NLPnin bakış açısında bu önemli değildir. Artık inançlarımızı değiştirebiliriz. Onların kökeninin nereden geldiği çok daha önemsizdir. Bu noktada, her birimizin, çok farklı niteliklerde olan inançlarımız ve değerlerimizle yola çıkacağını unutmamamız gerekir. Hepimiz nörolojik kaynağımızı oluşturan içimizden ve dışımızdan gelen milyarca duyusal mesajın ürünüyüz.Ayrıca ,toprağa düşen yağmur damlaları gibi, yeni duyusal uyarıcılarda, daha önceki yağmur sularının oluşturduğu patikalardan akmaya eğilimlidir; biz, işte beynin bu su kanallarına, inançlarımız adını veriyoruz. Daha önceki bölümde sözünü ettiğimiz George ve Billin aynı mesaja çok farklı tepki göstermelerinin kendileri hakkında farklı şeylere inanmalarının, farklı bir şekilde davranıp tamamen farklı sonuçlara ulaşmalarının nedeni budur.

NLP, inanca radikal bir şekilde yaklaşır. Çok basit biçimde, yeni inançları yaratıp eskilerini atabiliriz. Beyniniz devrede ise deneyim yaratabiliriz. Bu bizim seçimimizdir. Belkide geçmişte inançlarımızı zaten değiştirmişizdir. Kendiniz hakkında on yıl önce inanmayıp şu anda inandığınız bir şey var mı? Daha önce inanıp şu anda inandığınız bir şey var mı? İnançlarımızı pekala değiştirebiliriz ve bunun ardından çevremizde koşullarımızla ya da gerçek başarımızla nörolojik olarak herhangi bir nedenden dolayı sadece bir şeyden içimizdeki temsilini değiştiririz. Kullanmayı iyi bildiğimiz eski otoyollar yerine, nöral patikalara sapmaya başlarız. Ancak kendimizi değiştirme yeteneğimiz bilinçli olarak kullandığımız olmadığımızdan, denetimide kendi elimize kolayca alamayız. Dahası, bizi daha güçlü kılacak olan bu inançları tanımlamak için bu bölümde tanımlanan teknikleri kullanmaya ihtiyaç duyarız.

GÜÇ KAZANDIRAN VE KAYBETTİREN İNANÇLAR

Bir inancın temelinde yaptığımız küçük değişiklikler bile, davranışlarımız ve performanslarımızda şaşırtıcı değişiklikler yaratacaktır. Bu duruma çocuklarda yetişkinlere göre daha çarpıcı biçimde rastlanır. Çünkü çocuklar inancı değiştirmeye ve telkinlere daha duyarlıdır. Bu yüzden, örneğin, bir çocuk sporda ya da herhangi bir konuda iyi olduğuna inanıyorsa fiilen daha iyi bir performans gösterecektir. Daha iyi bir performans kendisine ilişkin inancına güç katacak ve mükemmelleşme yolunda devam etmesini sağlayacaktır.

Çok ender durumlarda, bir insanın, ’ben hiçbir şey beceremem’ türünde baskın bir eğilim duyması, başarmak istediği şeyler üzerinde-çok daha fazla çaba harcasa bile son derece zararlı bir etki yapacaktır. Ancak insanın kendisine ilişkin inançlarının karışık olması, bazıları olumlu yani, ‘güç kazandırıcı’ iken, bazılarının da olumsuz yani ‘güç kaybettirici’ olması çok daha yaygın bir durumu gösterir. Bir insan mesleki, açıdan kendisini iyi bulamayabilir ve kendisini, söz gelimi, iyi bir ‘yönetici’, ’patron’ yada ‘lider’ olarak görmeyebilir. Ama aynı insan, kendisini herhangi bir spor dalında sosyal ilişkilerde, bir hobide ya da eğlencelerde çok ‘rahat’ da hissedebilir. Bu tıpkı bir kadının bir iş ortamında mesleki yeteneği bakımından kendisini iyi görürken (işini teknik olarak iyi yaparken), iş yaşamının başka bir yönü olan ‘kurum içi politikaları yürütme konusunda başarısız görmesine benzer (Bunun terside doğrudur). Hepimizin, iş, sosyal ve aile yaşamımızın bir çok yönünü kapsayan çeşitli düşüncelerimiz vardır. Elde etmek istediğimiz şeyi etkileyen bu düşünceleri tanımlarken özel bir ilgi göstermememiz ve sonuçta bizi güçsüz kılan inançların yerine güçlü kılan inançları koymamız gerekir.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir