Girişimsel Radyoloji

Şeker Hastasının Ayağını Kurtarmak – 2

Şeker hastasının ayağı normal bir ayak değildir. Damar hasarı (periferik arter hastalığı yani PAH), sinir hasarı, doku iyileşmesini sağlayan ve enfeksiyonla savaşan mekanizmaların hasarı diyabetik hastaların ayağını risk altına sokar. Bu nedenle şeker hastasında yara oluştuğu durumda aslında tek bir düşmanla değil birden çok düşmanla aynı anda bir savaş vardır. Bu nedenle şeker hastalarında ayak yarası ve periferik damar hastalığının yönetimi tabii ki bir ekip işidir. Bu ekip, yaranın yakından takip ve bakımı için yara bakım uzmanı, damar tedavisi için girişimsel radyoloji uzmanı, şeker hastalığının tedavi ve takibi için endokrin veya dahiliye uzmanı, diyetisyen ve bazı durumlarda majör/minör amputasyon için ortopedi/plastik cerrahi uzmanını içerir.

Girişimsel Radyoloji Uzmanı Doç Dr. Ömer Faruk ATEŞ Şüphesiz şeker hastasının ayak sağlığındaki en önemli faktör ayağa kan akımının sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesidir. Bir başka deyişle şeker hastasının ayağındaki tıkalı damarlarının açılması, kan akımının yeniden sağlıklı bir şekilde sağlanmasıdır.  Şeker hastalığı, çoğunlukla daha uçtaki damarları yani daha küçük damarları tıkadığından tedavisi oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Bugün birçok hastanın bacak damarlarının tedavisi nispeten kolay ve alternatifli (cerrahi veya anjio ile) bir şekilde yapılabilmekteyken, şeker hastalarının ince bacak damarlarının açılması zor ve çoğunlukla yalnızca anjio ile olabilmektedir.

Şeker hastalarının %50 den fazlasında son evre yani “kritik” damar hastalığı olduğu, %23’ünün de orta-ileri periferik arter hastalığı olduğu ve sonuçta 4 hastanın 3’ünde bir dönemde tıkalı damarların açılmasına ihtiyaç duyulduğu çalışmalarla ortaya konmuştur. Periferik damar hastalığı olan “kritik” hastalarda uzuv kaybına bağlı ölüm oranı yaklaşık %44 olduğu düşünüldüğünde aslında bahsettiğimiz “şeker hastasının ayağını kurtarmanın” ne derece önemli olduğu daha iyi anlaşılabiliyor.

Bütün bu olumsuz bilgilerin yanında oldukça olumlu olan konu ise şudur ki, şeker hastalarının tıkalı damarlarının büyük bir çoğunluğunun tıkanıklığını açabiliyoruz. İşin işten geçtiği “kangren” durumu dışında, ki bu gerçekleştiği zaman tıkalı damarı açmak bile fayda etmeyebilir, damarları tedavi etmekle şeker hastalarının birçoğunun ayağı kurtulabilir.  Ayrıca yapılan çalışmalar damar tedavisinin gecikmesinin daha kötü sonuçlarla ilişkili olduğunu ortaya koydu. Bu zamanlama konusu tabii ki tüm damar hastalarında benzer şekilde, yani ne kadar geç tedavi o kadar kötü; ne kadar erken tedavi o kadar iyi sonuç. Ancak şeker hastalığında bunun daha da belirgin olduğu ortaya kondu.

Şeker Hastasının Ayağını Kurtarmada Başarının Anahtarları

Burda esas konu, zamanında teşhis ile geri dönüşü olmayan doku ve sinir hasarının önüne geçilmesi, eğer varsa enfeksiyonun hızlıca iyileşmesinin sağlanmasıdır. Gelişmiş bir ülke olan Amerika’da bile 160 bin ile 180 bin arasında şeker hastasının ayağının ampute edildiği, bu hastaların yarısından fazlasında amputasyondan önceki yıl hiçbir tanısal veya tedavi edici girişimin yapılmadığı ortaya kondu. Ayrıca amputasyon sonrası ilk yıl ölüm oranı %25, ilk 18 ay içinde ölüm oranı ise %40’tır. Oldukça ölümcül olan bir sağlık sorununda hastaların bu kadar az bir oranda damar tedavisine yönlendirilmesi oldukça korkutucu. Üstelik damar tedavisi yapılan hastaların uzuv kaybının belirgin olarak azaldığı, hayatta kalma oranları ve de hayat kalitelerinin ileri derece de arttığı birçok defa ispatlanmışken…

Dolayısıyla en büyük sorun hastaların birçoğunun damar hastalığı için bazen hiç girişimsel radyoloğa yönlendirilmemiş olması. Diğer sorun ise yara bakımının, şeker kontrolünün, tansiyon takibinin ve uygun zamanlı amputasyonun gerçekleştirileceği ekip çalışmasının eksikliği…

Bu konuda başarının anahtarları ise şunlardan oluşuyor:

1-Hekimin eğitimi

Şeker hastalarının tedavisi ile her hangi bir aşamada ilgilenen tüm hekimlerin özellikle periferik damar hastalığı açısından ve ayak yarası açısından farkındalık kazanması sağlanmalı. Hastaların Doppler ultrasonografi yapılabilecek bir merkeze yönlendirilmesi veya tansiyon ölçmek dışında başka bir teknik malzemeye ihtiyaç duyulmadan yapılabilen ABI (ayaktan ölçülen kan basıncı ile koldan ölçülen kan basınının oranlanması) ölçümünün yapılması. Periferik damar hastalığı tanısı konan tüm hastaların girişimsel radyoloğa yönlendirilmesi.

2-Periferik damar hastalığı farkındalığı sağlanması

Tüm şeker hastalarının potansiyel olarak perifer arter hastası olabileceği göz önünde bulundurularak hastaların bu konuda bilgilendirilmesi. Böylece hastaların, şüphelendiklerinde erkenden girişimsel radyolog olan bir merkeze müraacat etmesinin sağlanması.

3-Ekip oluşturulması

Ekip denince aynı odada bulunan bir grup profesyonel akla gelse de aslında bir biri ile iletişim halinde bulunan gerekli durumlarda ilgili hekime yönlendirme yapabilecek girişimsel radyolog, yara bakım uzmanı, enfeksiyon uzmanı, su altı ve hiperbarik hekimi, endokrinolog, kalp ve damar cerrahı, ortopedist/plastik cerrah bu ekibin parçalarıdır.

Şeker Hastasının Ayağını Kurtarmada Girişimsel Radyoloğun Rolü

Balon anjioplasti, stent, ilaçlı stentler, yeni nesil tel ve kateterler, görüntülemenin yani hem anjiografi cihazının hem de ultrasonografinin mükemmel bir şekilde kullanılması ile damar tıkanıklarının Girişimsel Radyologlar tarafından yüksek başarı ile tedavisine olanak sağlıyor. Yürüme sırasında ayak ağrısı, bazen istirahat sırasında bile olan ayak ağrısı, ayakta soğukluk, renk değişikliği gibi durumlarda uyanık olunmalı ve bir girişimsel radyoloğa mutlaka gidilmelidir.

2010 yılından önce yapılan çalışmalarda revaskülarizasyon yani damar açma başarısı %70 ve daha az iken, gelişen teknoloji, girişimsel radyologların gittikçe daha çok hasta tedavi etmeye başlaması ve ileri teknikleri kullanması sonucunda son yıllarda yapılan çalışmalarda anjiyo ile damar tedavisi başarısı %90’ın üzerine çıkmıştır. Damar tedavisinde en önemli basamak tıkalı olan damarda tıkanıklığın bir tel ve bir kateter ile geçilmesidir. İnce damarlar ince işçilik ve üstün teknik bilgi/beceri ister. Gerek ince damarlarla çalışmanın verdiği tecrübe, gerek doğru malzeme bilgisi, gerek ultrasonun ve anjiografi cihazının en doğru şekilde kullanımı sayesinde bir girişimsel radyolog tıkalı damarı geçmede oldukça başarılı olabilir. Tıkalı damarın geçilmesinden sonra ise damarı açmak için balonları ve stentleri kullanırız. Son yıllarda gelişen teknoloji, balonlarda ve stentlerde yeniden tıkanmayı geciktirmek veya azaltmak için ilaç uygulamayı mümkün hale getirdi. Böylece balon veya damar üzerine yerleştirilmiş ilaç hastalıklı damar duvarına ulaştırılabilir hale geldi. Ayrıca damar duvarındaki sertleşme ve taşlaşmalar, uygun damar ve hastalarda tıraşlanarak damar üzerindeki “yük” azaltılabilmektedir. Ek olarak daha ince teller daha hassas malzemelerle artık bazı durumlarda parmak damarlarına bile ulaşabilmekteyiz. Unutulmaması gereken konu, şeker hastalarında uzuv kaybının ölümcül sonuçlara yol açması ve normalde “basit” görülebilecek bir yaranın bir şeker hastası için ölümcül olabileceği… Zamanında tanı konarak ve ekip çalışması ile bu ölümcül hastalık hastaya zarar vermeden oldukça başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Biz de Girişimsel Radyoloji olarak çok yüksek başarı ile damarlarınızın tedavisini yapabiliriz. Ayağınız yani “hayatınız” kıymetli. Gecikmeden geliniz….

Makalenin Birinci bölümü ; Şeker Hastası’nın Ayağını kurtarmak -1 Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Sağlık haberlerine hızlıca ulaşabilmek hem de destek olmak için Google News'te Sağlık News'e abone olun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir